A Grubu
-
A1
"at-Talâsım”: İlyâ Ebû Mâdî
İlya Ebu Madi (1891-1957) Lübnan’da doğdu. Çocukluğunda ailesiyle birlikte Mısır’a (İskenderiye) göç etti. Neo-klasik şairlerin etkisinin hâkim olduğu ilk şiir denemelerini burada yazdı. 1912 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti. Burada yaşayan Arap toplumunun edebi ve kültürel ortamına girmeye başladı. Şiir tarzı burada şekillendi. Şairin yarışmalar için seçilen ünlü at-Talâsım (Tılsımlar, Bilmeceler) adlı şiiri oldukça ünlüdür. Oldukça uzun olan şiirin ilk yedi beşliği seçilmiştir. Şiir hayatın bilinmezliğini ontolojik bir bakış açısıyla işlemektedir. Şiirin sözcük dağarcığı basit olup canlandırmaya uygundur.
A2El Akzam Assagira
A3“el-Kasîde ed-Dımaşkiyye”: Nizar Kabbani
Nizar Kabbani (1923-1998) Şam’da doğdu. Günlük konuşma diline yaklaşan bir üslubu olmasına karşın şiiri oldukça güçlüdür. Çoğu şiirleri bu özelliğinden dolayı bestelenmiştir. Şiirlerinde aşk ve kadın ön plandadır. Ancak siyasi içerikli şiirler de yazmıştır. Yarışmalar için şairin “Şam Kasidesi” seçilmiştir. Şiir ritmik tonu, temposu ve gündemde olan bir kenti (Şam) betimlemesinden dolayı seçilmiştir.
A4El Milyarder Ves Seyyad
A5“Nezru’l-Mücahidîn” : Süleyman Bâşâ el-Bârûnî
Suleymân Bâşâ el-Bârûnî (1870-1940), Libyalı, Berberî asıllı çok yönlü bir şahsiyettir. Osmanlı Devletinin dağılmaya başladığı süreçte, Libya’da öne çıkmıştır. Önce Mısır’a giderek orada kendi kurduğu matbaada çıkardığı gazete ile Müslümanları Osmanlı Devleti etrafında birlik hâlinde hareket etmeye çağırmıştır. İtalya’nın Libya’yı işgaliyle başlayan yıllardan itibaren siyasî mücadelenin içinde daha aktif bir rol alarak çeşitli cephelerde savaşmıştır. Osmanlı Meclis-i Mebûsânı’na ve Meclis-i Âyân’a temsilci olarak seçilmiştir. Türkiye’nin Millî Mücadele yıllarında da birlik ve beraberlikten yana tavır koymuştur. Çeşitli konulardaki şiirlerinden oluşan Dîvânını kendi matbaasında basmıştır. el-Bârûnî Libya edebiyatında çağdaşlarından farklı konularda ve kendine özgü bir üslupla şiirler yazmıştır.
Şair, 1911 de İtalyanların Libya’yı işgali üzerine sakal bırakmış ve düşman kuvvetleri ülkesinden ayrılmadığı sürece sakalını kesmemeye yemin etmiştir. Ölünceye kadar sözüne sadık kalmış ve 30 yıl boyunca sakalını kesmemiştir. Bu şiirinde şair, Osmanlı yönetimine olan özlemini, vatan sevgisini ve özgürlük mücadelesini işlemektedir. Şiir kaside türünde yazılmıştır.
A6Hel Tufaddiul Cunun
A7“en-Nâr ve’l-Hanîn”: Ahmed Refîk el-Mehdevî
Libya'nın vatan şairi (1898-1961), ülkesinin XIX. asır sonları ile XX. asrın başlarında yaşadığı tarihi ve sosyal değişimlerin tamamını en ince ayrıntısına kadar yaşamıştır. Ömrünün yaklaşık yirmi yılını İtalyanların işgali altındaki ülkesinden uzakta, Türkiye'de geçirmek zorunda kalmıştır. Şairin kimliği, onu vatansever olmanın olumlu ve olumsuz bütün şartlarıyla karışı karşıya getirmiştir. En güzel ve en etkileyici şiirlerini sürgünde bulunduğu Türkiye'de iken yazmıştır. Arap edebiyatının klasik birikimlerinden yararlandığı gibi, Mısır ve Irak benzeri kültürel yönden önderleri barındıran ülkelerde olan bitenleri de izlemiş, buralardaki edebi ortamlarla etkileşimini, izlenimlerini ve edindiklerini şiirlerine aynen yansıtmış ve sürekli yenilik arayışları içinde olmuştur.
“en-Nâr ve’l-Hanîn” (Ateş ve Özlem) adlı şiirinde, Filistin’in çektiği acıları ve onun kurtuluşuna olan özlemi dile getirmektedir. Şiirde vatan sevgisi ve hürriyet temaları ön plana çıkmaktadır. Şiir kaside türünde yazılmıştır.
A8Karga Zakzuk
A9“Yâ Salâhaddîn”: Nizar Kabbanî
Nizar Kabbanî; 21 Mart 1923 tarihinde Suriye’de dünyaya gelmiş, 1998’in Mayıs ayında İngiltere’de vefat etmiştir ve Suriye’de defnedilmiştir. İlk şiir kitabı “Esmerim Anlattı Bana” (1942) henüz on dokuz yaşındayken yayımlanan Kabbanî’nin, bu kitapla kazandığı şöhreti her geçen yıl artmıştır. Ülkesini birçok Avrupa ve Asya başkentinde diplomat olarak temsil eden Kabbanî, Suriye yönetimiyle arasındaki uyuşmazlık nedeniyle görevinden istifa etmiştir. Nizar Kabbanî, bazı kaynaklara göre (Adonis’le birlikte) son devrin en büyük Arap şairi olarak görülür. Aynı zamanda bir aşk şairi olarak tanınan Kabbanî, 1967 Arap-İsrail savaşından sonra Arap şiirinde çağ açıcı bir rol oynamıştır. "Gerileme Kitabına Dipnotlar" şiiri Beyrut’ta el-Adab dergisinin Ağustos 1967 sayısında yayımlanır yayımlanmaz bütün Arap dünyasında yasaklanmasına rağmen, gizlice elden ele dolaşmaya başlamıştır. Bu şiirin yayımlanışı aynı zamanda “el-Edeb el-Huzeyrânî” (Haziran Edebiyatı) akımını doğurmuştur. Kabbanî, gerek 1950’lerdeki şiirde sadeleşme hareketinde, gerekse 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın ardından patlayarak çığ gibi büyüyen politik şiirde Arap şiirinin yol göstericisi olmuştur. Birçoğu Türkçeye de çevirilen “İşgal Altında”, “Gazaba Uğramış Şiirler”, “Ben Beyrut (Deneme)”, “Aşkın Kitabı”, “Gözlerinin Mavi Limanında”, “Yasak Şiirler”, “Seninle Evlendim Ey Özgürlük”… şairin yayınlanmış kitaplarından bazılarıdır.
Kabbanî, Selâhaddîn Eyyûbi'ye seslendiği bu şiirinde, genelde Müslümanların, özelde Arapların içinde bulunduğu içler acısı durumu acı bir ifade ile dile getirmekte ve özeleştiri yapmaktadır. Orijinali 76 beyitten oluşan kasidenin, bir kısmı yarışma için seçilmiştir.
A10Min Ferrash İla Ekberil Muwarridin
B Grubu
-
B1
“Eyyuhe’l-Mârrûne Beyne’l-Kelimâti’l-‘Âbira”
B2Cuha ve Şem'a
B3“Bi’z-Zanbaki İmtele’e’l-Havâ’”: Mahmud Derviş
Filistin’in en ünlü şairlerinden biri olan Mahmud Derviş (1941-2008) Filistin davasıyla adeta özdeşleştirilmiş bir kişiliktir. Mahmud Derviş, basit bir dilden güçlü anlamlar yaratabilen ender şairlerdendir. Yarışmalar için şairin iki şiiri seçilmiştir. Bunlardan biri (Eyyuhe’l-Mârrûne Beyne’l-Kelimâti’l-‘Âbire) Filistin davasıyla ilgilidir. Seçilen diğer şiirlerle paralel uzunlukta olması için şiirin birkaç dizesi anlam bütünlüğünü bozmayacak şekilde çıkarılmıştır. Diğer şiir (Bi’z-zanbaki imtele’e’l-Havâ’) ise şairin vefatından kısa bir zaman önce yazdığı şiirlerden olup hayatın coşkusunu dile getirmektedir. Şiirler sade, ritmik ve canlandırmaya uygundur.
B4Cuha Yeshedul Hak
B5“el-Bi’r el-Mehcûre”: Yusuf el-Hâl
1917’de Lübnan’ın Trablusşam kentinde doğdu. Beyrut’taki Amerikan Üniversitesinde felsefe okudu. Aynı üniversitede ders verdi. Yedi yıl Amerika’da yaşadı. Bu sırada New York’ta yayınlanan el-Hudâ dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1957 yılında Arap şiirinin gelişmesine önemli katkılar sağlamış olan “Şiir” dergisini çıkarttı. T.S Eliot, Robert Frost, Carl Sandburg, Walt Withman ve daha birçok çağdaş şair ve yazarın eserlerini Arapçaya çevirdi. 1987’de hayata gözlerini yumdu. Çevirisini verilen şiir, şairin aynı adlı şiir kitabından alınmıştır. Şiir, Hz. İbrahim’i çağrıştıracak biçimde idealize edilmiş olan İbrahim karakteri aracılığıyla bir taraftan insanın doğaya ve insani değerlere karşı kayıtsızlığını, diğer taraftan İbrahim’in inandığı değer için tek başına ölümü göğüslemesini çarpıcı bir üslupla ifade etmektedir.
B6Ellissus Seccin
B7“bi-Tâkati’ş-Şahsiyye” Radîne Mustafa Fîlâlî
Libyalı bir şair olan Radîne Mustafa Filâlî (1981- ), Trablus’da doğmuştur. İngiliz edebiyatı okumuş, siyaset biliminden doktora yapmıştır. Babası Mustafa Fîlâlî’nin diplomatik görevleri sebebiyle ülke ülke dolaşmıştır. Annesi, Trablusdaki kültür devriminin öncülerinden birinin kızıdır. Genç yaşına rağmen çok güzel şiirler yazmasıyla dikkati çekmiştir.
Bu şiirinde, serbest vezin kullanan şair, Arap birliğini basit bir dille ve güncel bir olayla vurgulayarak, bu konuya dikkat çekmektedir. Şiirin arka planında, aslında Arap ülkelerinin pasifliğine işaret edilmektedir.
B8Men Yestati' En Yukhric Ed Decace
B9“el-Kasîdetu'l-Lâmiyye”: İbnu'l-Verdî
İbnu’l-Verdî, Ebû Hafs Zeyneddin Ömer b. Muzaffer el-Halebî (Ö. 749h./1349m.)’dir. Memlûkler döneminde Sûriye’nin Haleb şehrinin batısına düşen Ma‘arratü’n-Nu‘man’da H. 691/M1292 de doğan İbnu’l-Verdî, burada başladığı öğrenimini Hama, Haleb ve Dımaşk’ta sürdürdü. Fakîh, dilci, edebiyatçı, tarihçi, coğrafyacı ve de şâir olan İbnü’l-Verdî, başta Şâfiî fıkhı olmak üzere özellikle dil ve edebiyat alanlarında ilerledi. Takiyyuddin İbn Teymiyye, İbn Hatib Cibrin ve Burhaneddin el-Fezârî gibi devrin ileri gelen üstatlarından fıkıh, tefsir, dil ve edebiyat dersleri aldı. Şerefüddin el-Bârizî ve ‘Abs b. Îsâ es-Sercâvî adlı sûfîlerin hizmetinde bulundu. Bir süre, aralarında Şam, Menbic ve Şeyzer olmak üzere çeşitli şehirlerde kadılık yapan İbnu’l-Verdî daha sonra, kendi irâdesiyle, kadılığı bırakmış; kendisini öğrenci yetiştirme ve eser telifine vermiş, hayır sahibi sâlih bir adam olmuş; zühd ve takvâsı sebebiyle insanlar arasında büyük bir itibar kazanmıştır. Müellif bu lâmiyyeyi, dînî, siyâsî ve ahlâkî öğütler olarak, oğluna hitaben yazmış, başından geçen birtakım hayat tecrübelerini de bunlara eklemiştir. Orijinali remel bahrinde, 77 beytten oluşan manzûmenin bir kısmı yarışma için seçilmiştir.
B10Selletun Nezafe
C Grubu
-
C1
“Nevrûz” : Muhammed Emîn el-Muhibbî
Muhammed el-Emîn b. FazliIIâh b. Muhibbillâh el-Muhibbî ed-Dımmaşkî (1651-1699)
Şam’da doğdu. İstanbul ve Bursa'da, Şam’da müderrislik, Kahire'de ve Beyrut'ta kadılık yapmıştır. Türkçe ve Farsça şiirler yazmış, Arapçaya çeviriler yapmıştır. Bir süre Mekke’de görev yaptı. Bu süre içinde bir çok eser yazdı. Sadece şiir değil, başka edebî dallarda da eser verdi. Kendisi uzun yıllar İstanbul’da kalmış ve Osmanlı şair ve edipleriyle yakın temas içinde bulunmuştur. Yaşadığı dönem daha çok eğlence ve sanatın ön plana çıktığı yıllar olduğundan şiirlerinde daha çok tabiat, hayatın güzellikleri ve eğlenceyi ön plana çıkarmıştır.
Şair “Nevruz” adlı bu şiirini, şair bir arkadaşının kendisine gönderdiği “Kış” isimli şiire karşılık olarak yazmış ve deyim yerindeyse edebi bir cilve yapmıştır. Şiirde tabiatın güzelliklerini ve bunun tadını çıkarmak gerektiğini, bu güzellikler karşısında insanın hayranlığını gizleyemediğinden bahsetmektedir. Şair, şiirinde arkadaşına baharın kıştan daha güzel olduğunu vurgulayan ve arka planında hicvinde bulunduğu ince göndermeler yapmaktadır. Şiir kaside türündedir.
C2“Ebû Hanîfe ve Tilmîzuhu Ebû Yûsuf”: Ebû Hanîfe
Asıl adı Numan bin Sabit olan İmam-ı Azam Ebû Hanife Hazretleri (ra), hicretin 80. yılında (Milâdî 699’da) Kûfe’de zengin ve muttakî bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren kendisini ulema arasında bulan Ebû Hanife (ra), Enes bin Malik (ra) gibi birkaç sahabe ile görüşme imkânı buldu ve hadis rivayet etti. Gençliğinde ilimle beraber bir süre ticaretle de uğraştı; ancak daha sonra kendisini tamamen Fıkıh ilmine verdi. İmam-ı Azam’ın (ra) ders halkası eşsiz bir fıkıh akademisi gibi çalıştı. Irak, Horasan, Harezm, Türkistan, İran, Yemen ve muhtelif bölgelerden gelen talebelerle ders halkası doldu taştı. Karşılıklı soru-cevap tarzında ders işlerler; derslerinde en müşkül mes’elelere bile İslâm’ın temel kaynaklarından çözümler bulurlardı. Ders halkasında beş yüz bini aşkın mes’ele üzerinde çözümler üretildiği rivayet edilir. Talebeleri arasından pek çok İslâm Hukukçusu yetişti. Bunların en meşhurlarından İmam-ı Ebû Yusuf, İmam-ı Muhammed ve İmam-ı Züfer, İslâm Fıkhının tedvin ve tasnifi için büyük gayret sarf ettiler ve Hanefî Mezhebinin olgunlaşmasında eşsiz hizmetlerde bulundular. Yarışma metni olarak seçilen bu metinde Ebû Hanîfe ve Öğrencisi Ebû Yûsuf arasında geçen bir anekdot yer almaktadır.
C3“Mısr”: Mahmûd Sâmî b. Hasen Hüsnî Bek el-Bârûdî
(1839-1904) Mısırlı şair ve devlet adamı. Memlüklü Sultanı Baybars'ın kardeşi Nevruz Atebegî'nin soyundan gelen Çerkez asıllı Bârûdî, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Kahire'de doğdu. İlkokulu bitirince askerî mektebe girdi ve on altı yaşında oradan mezun olduktan sonra şiirle meşgul olmaya başladı-, şair ve ediplerin sohbetlerine katıldı. Arap şiirini kaynaklarından araştırıp öğrenmek için Hasan el-Marsafî'den Arap dili ve edebiyatı dersleri aldı. Daha sonra İstanbul'da Mısır hariciyesinde sekreter olarak çalıştı. Bu arada Türkçe ve Farsça'yı öğrendi. İstanbul kütüphanelerinde bulunan birçok Arapça divan ve şiir mecmuasını gördü. Bazı siyasî reformları ve parlamenter sistemi savunan Bârûdî 1879-1882 yılları arasında önemli birçok idarî ve siyasî görevlere getirildi. Bârûdî şiir kabiliyetinin kendisine anne tarafından intikal ettiğini söylerdi. Eski Arap şiirinin yeni ustası sıfatıyla kendinden sonra gelen şairlere öncülük etti. Şiirlerini gereksiz süslemelerden uzak sade bir dille yazdı. Kasidelerinde örfe bağlı kaldı ve eski üslûbu diriltmeye çalıştı; diğer şairleri de bu konuda kendisine uymaya davet etti. Şiirlerinde Mısır tabiatını, kendi aile çevresini, bizzat katıldığı savaşları, yaşadığı siyasî olayları ve sürgünde geçirdiği günleri samimi bir ifade ile tasvir eder. Şiirlerindeki yumuşaklık, sükûnet, incelik ve rahatlık hemen hissedilir. Onun en dokunaklı şiirleri, memleketinden ve yakınlarından uzak, vatan hasreti içinde yazdıklarıdır.
“Mısır” adlı bu şiirinde şair, Mısır’ın kötü yönetildiğinden ve ehliyetsiz kişilerin iş başına geldiğinden ve bundan bir an önce kurtulmak gerektiğinden bahsederek siyasi bir yergide bulunmaktadır.
Şiir kaside türünde yazılmıştır.
C4“Fî Hâzihi'd-Dunyâ Men Huve Ecved Minke”: Ma‘an b. Zâide eş-Şeybânî
Ma’an b. Zâide eş-Şeybânî (öl. 768): Yezîd b. Ömer b. Hebîra döneminde yaşamış Prenslerden birisidir. Cömertliği ve cesaretiyle ün salmıştır. Ebû Cafer el-Mansûr kendisini Yemen’e vali olarak atamıştır. Abbâsiler yönetimi ele geçirdikten bir süre sonra görevinden azledilmiştir.
C5“Ziyâdetu'l-Mer'i Fî Dunyâhu Nuksânu”: Ebu'l-Feth el-Bustî
Adı, Ali b. Muhammed (veya Ahmed) b. el-Huseyin el-Bustî’dir. Ebu’1-Feth el-Bustî olarak meşhurdur. Bust şehrinde dünyaya gelen Ebu’l-Feth'in doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Memleketi olan Bust’ta tahsile başlayan şair, meşhur Muhaddis Ebu Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî (ölm. 354/965) gibi asrının büyük âlimlerinden ilim tahsil etmiştir. Kaynakların bildirdiğine göre şairimiz çeşitli münasebetlerle Nişabur, Horasan ve Maveraünnehir’e seyahatlerde bulunmuştur. Mürebbî olarak hayata atılan Ebu’1-Feth, doğduğu şehrin hükümdarı olan Batyur’un katipliğinde de bulunmuştur. Batyur, Sebük-Tigin tarafından mağlup edilince el-Bustî yeni hükümdarlara intisap etti. Sebük-Tigin’in oğlu, onu Türkistan’a göndermek istedi ise de şair yolda 403/1013 yılında hayatını kaybetti. Bazı kaynaklarda ‘Unvânu’l-Hikem veya Nûniyye diye de adlandırılan bu kaside, manevî temizliği konu alan didaktik bir kasidedir. Yurdumuzda ve yurt dışında birçok nüshası bulunan, gerek müstakil ve gerekse antoloji mahiyetindeki edebî eserler içinde basılan ve on kadar bilgin tarafından Arapça olarak şerh edilmiştir. Basit bahriyle yazılmış, 63 beyitlik bu manzumenin bir kısmı yarışma için seçilmiştir.
C6“Kâdî İyâz”
Kadı İyaz (1083-1149): Künyesi Ebülfazl İyaz bin Musa bin İyaz el-Yahsubî'dir. İyaz, 1083 yılı sonlarında Sebte'de doğdu. Eğitimini muhtelif hocalardan ders almak suretiyle tamamladı. Özellikle hadis konusunda eğitim görmek maksadıyla önce Endülüs'e, ardından Mürsiye ve Kurtuba'ya gitti. Çok sayıda alimden ders aldığı gibi mektuplaşmak suretiyle de bir çok alimin ilminden istifade etti. Bu yolculuk ve eğitimin akabinde Sebte'ye geri döndü. Bir süre sonra on altı yıl gibi uzun bir süre görev yapacağı Sebte Kadılığına atandı.
Kadı İyaz, üstlenmiş bulunduğu Kadılık vazifesinin yanında çok sayıda talebe yetiştirdi. Görevinde bulunduğu süre zarfında tavizsiz tutumuyla tanındığı gibi, talebelerine karşı ise son derece mütevazı davranmakla şöhret buldu. Bid'a ve hurafelere karşı olup sağlam bir itikat sergiledi. Zekası ve etkileyici hitabının yanında hazırcevaplılığıyla da ön plana çıktı.
Maliki mezhebine mensup olan ve Mağrib olarak adlandırılan Kuzeybatı Afrika ülkelerinde büyük bir üne kavuşan İyaz, bir çok Kur'an ilminde önemli çalışmalarda bulundu ve eserler kaleme aldı. Hadis, fıkıh, kelam, ensab, Arap dili ve edebiyatı gibi muhtelif ilim dallarında zamanının imamı olarak anıldı. Şairlik özelliği de olup Kur'an-ı Kerim surelerinin ve Peygamber Efendimizin (asm) methini konu alan kasideler yazdı. Birçok şiiri olmasına rağmen, bir araya toplamadığından sadece bir kısmı sonraki döneme ulaştı.
Özellikle Sahih-i Buhari'nin Kuzeybatı Afrika ülkelerinde öğrenilip yayılmasında büyük emeği geçti. Vefatından sonra yerini dolduracak kimsenin olmadığından yakınıldı. Bizzat hocası, yerini dolduracak birini bırakmadığından söz etti.
C7“Lâ Tusâlih!”: Emel Dunkul
Modern Arap şiirinde "altmışlılar kuşağı" şairlerin önde gelenlerinden biridir. 1940 yılında Mısır'da doğdu. Üniversite öğrenimini tamamlamadı. İskenderiye ve Suveyş'te devlet memuru olarak çalıştıktan sonra 1966 yılında Kahire'ye yerleşti ve kendini hemen hemen tamamen şiire adadı. Siyasi şiir, onun gözde temasıydı. 1967'deki Arap yenilgisi ardından Arap dünyasının içine düştüğü acizliği şiddetle eleştirdi. Şiirlerinde Arap ve İslam tarihinden esinlendi. Yakalandığı kanserden kurtulamayarak 1983'te Kahire'de öldü.
Emel Dunkul'un şöhreti ölümünden sonra daha da arttı. Çünkü kendisi İsrail'le barışa şiddetle karşı çıkıyordu ve bu yönde beliren Arap iradesine karşı çıkan ünlü kasidesi Lâ Tusâlih, onun tüm Arap dünyasında daha çok ünlenmesine sebep oldu. Bu şiirinde kullanılan çerçeve anlatı, geçmişle an arasında gidiş gelişler, güya geçmişte yaşanmış bir olayı anlatan ancak günümüze olan göndermeleri açık olan motifler; yaşanmakta olan zaman diliminde olayların hangi mecrada gelişmesi gerektiğini gösterici ve buna haklılık kazandırıcı yönde işleve sahiptir. Emel Dunkul, mesajını doğrudan değil, tamamıyla bir sanat formu içinde ve ustaca tasarlanmış ve yer verilmiş çeşitli motiflerin arkasında sunma başarısı gösteren önemli bir şairdir. Orijinalinden bir kısmı bir kısmı yarışma için seçilmiştir.
C8“Nasîhatu'n-Nekkâş li'l-Câhiz”: el-Câhiz
Basralı nesir yazarı, düşünür, sosyolog, zooloji ve biyoloji alimidir. Tam adı Ebu Osman Amr b. Bahr b. Mahbub el-Cahız el-Kinani'dir. 767-777 yılları arasında Basra'da doğduğu tahmin edilmektedir. Arap-zenci melezi olduğu tahmin edilen Ebu Osman’a “Cahız” lakabı patlak gözlü olmasından dolayı verilmiştir. Hiç evlenmemiştir. Fakir bir çevrenin çocuğu olan Cahız, geçimini Basra mahallerinde balık ve ekmek satarak sağlıyordu, haliyle her tabakadan, her kültürden insanla karşılaşıyordu. Toplumu gözlemleyen Cahız, hakikatı olduğu gibi tasvir etmiş, yapmacıklık ve nifak bulunan eylemlerden uzak durmuştur. Alim-cahil, zengin-fakir, mümin-zındık, efendi-köle her türlü sosyal tabakadan bahsetmiş ve gözlemlerini yazılarına gerçekçi bir üslupla yansıtmıştır.
90 küsur sene yaşadığı tahmin edilen Cahız, bu uzun hayat yolculuğunu daha çok edebi makaleler yazarak geçirmiş, sadece üç kitap telif etmiştir, bunlar el-Hayavan, el-Beyânvel-Tebyîn ve el-Buhalâ’dır. Yazdığı makale sayısı tam belli değildir, üç yüzden fazla olduğu tahmin edilir ama ne yazık ki makalelerinin bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. 868 (hicri 255) yılında -bazı rivayetlere göre üzerine düşen kitapların altında dünya hayatına veda etmiştir.
Buhala’ kitabında, dönemin yerel lehçesine ait bazı ifadeleri kullandığını görmek mümkündür. Bunu, kitaba daha fazla gerçekçilik katmak için yapmıştır. Buhala’, bahîl kelimesinin çoğulu olup cimri anlamına gelir. Kitabına bu ismi vermesinin sebebi cimri insanları yermesindendir. Kitab el-Buhala, cimri ve açgözlü üzerine nesir stilinde yazılmış bir eserdir. Mizahi ve hicivsel bir üsluba sahip eser aynı zamanda insan psikolojisi incelemesidir
C9“Edha't-Tenâî Bedîlen min Tedânînâ”: İbni Zeydûn.
Kaynaklarda tam adı, Ebu'l-Velîd Ahmed b. Abdullah b. Ahmed b. Gâlib olarak geçen Endülüslü şair İbni Zeydûn, 1003'te Kurtuba'da dünyaya geldi. Kurtuba'yı işgal eden Berberiler'e karşı girişilen eylemlere katıldı. Kadın şair Vellâde'ye sevgisi yüzünden rakibi ibni Abdüs'ün iftirasına uğradı, hapse atıldı. Zorunlu olarak bir süre sürgünde kaldı. Vali Ebu'l-Hazm bin Cahvar'ın ölümünden sonra Kurtuba'ya döndü. İşbiliye Emiri Mu‘tezid'in kâtibi oldu, vezirliğe yükseldi. 1071'de İşbiliye'de vefat etti.
Yirmi yaşlarında şiir söylemeye başlayan Endülüslü bu şair, ünüyle öteki şairlerin kıskançlığını kazandı. Genelde, gerek yaşamının ilk dönemlerinde yazdığı aşk şiirleri, gerekse yaşamının ikinci yarısında yazdığı risaleler bakımından İspanyol şairlerinin en büyükleri arasında yer alır. Şairliği yanında nesir yazarlığıyla da ün salmıştır. İbn Zeydûn'un edebi kişiliğinde, Vellâde ile olan ilişkileri hakimdir. İbn Zeydûn yazdığı şiirlerde, bu kadın şairin kendisine gösterdiği güler yüzü, teveccühü, kararsızlığı ve vefasızlığıyla mutluluğa veya mutsuzluğa erişiyordu. Şairin yazdığı aşk şiirleri arasında en çok beğenileni yarışma için bir kısmını aldığımız bu nûniyyesidir. Şair bu şiirini Vellâde için, hapisteyken kaleme almıştır. Bu şiiriyle şair, çevresinde gördüğü güzelliklerin, içinde bulunduğu acıyı paylaşmaktadır. Basit bahrinde olan bu şiirin tamamı 50 beyitten oluşmaktadır.
C10“Vedâi‘u Benî Umeyye”: Halife el-Mansûr
El-Mansur Hicaz göçü sonrası Abbasi ailesinin evinde 714 tarihinde dünyaya geldi. 754'den 775'e kadar yönetimde kaldı. 762'de başkenti Bağdat'a taşıdı.
Mansur daha sonra kan dökücü (Seffah) lakabıyla tanınan kardeşi Ebul Abbas'ın ölümünden sonra yönetimde sıkıntılar yaşadı. 755'de Ebu Müslim Horasani öldürüldüğünde tahtta Mansur oturuyordu.
Döneminde, İslam Edebiyatı çok gelişmiştir. Abbasiler İran halkı üzerinde Emeviler kadar baskıcı olmamıştır. Her ne kadar Emevi Halifesi Hişam bin Abdülmelik Fars pratiklerini benimsemiş olsa da, Mansur döneminden önce Fars edebiyatına İslam dünyasında gerçek anlamıyla değer verilmemişti.
El-Mansur 7 Ekim 775 yılında Mekke yolunda hacca giderken vefat etti.
-
1
Allahumme Salli
2Envar Ahmed
3Hayati Kulluha Lillah
4Subhanallah
(Subhanallah isimli Parçada yer alan İngilizce bölüm okunmayacaktır. Sadece Arapça bölüm okunacaktır.)
5Ya Nebi Selam Aleyke
2013 Uluslararası Arapça Yarışmaları,Tüm hakları saklıdır. - digibee